Düz yazı

sen kendi gözlüklerinin çerçevesinde boyanmışsın.
ve tanrının sana verdiği güç kollarının altından ter olarak akmasına izin veriyorsun
sonra buna saçmalık diyorsun
neydi ki saçmalık üzüm sapı gibi sarkmana neden oluyor?
hangi körün elinde değnek oldun da, çarpmadığın yer kalmamış.
vurmadık göz kalmamış ve evlerin kapıları hep sen mühürlü.

görüyorlardı da konuşabiliyorlardı da onlar
bir bitki kadar duraklamaları olsaydı da
sivrisinek kadar heyecanlıydılar kan avına çıkar gibi.
hayata...

kalabilirdik gitmeden...
bir ressamın üstüne bulaştırdığı ağlak bir boya kadar gülünç ve değiştirilesi hemen.
gidemeyebilirdik de kalmadan.
bir körün gözüne sivrisinek konup, ilham dediği şeyi gördüğünde.
dün kadar samimi ve uzak bir şekilde izleyebilirdik, mühürlerimizi.
unutmuşuz gibi, her an bitti bitecek telaşında ve artık yeter diyeceğimiz an gibi
kusmak olmazdı henüz görmeden.
ağlak renkli bir boya kadar yapış yapış, taze...


06.09.2008

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gavatlar ve Gargat Ağacı

Gece Sineması (The Night Cinema)

Dönümler Dolusu