Söyleyebildiklerimden.
Söyleyebildiklerimden.
Hayata zor şartlar altında ulaştık. Ulaşamayanları tahmin edebilme yetimiz var çünkü, idrak edebiliyoruz ya... Ulaşmış bulunmamız bize kâfi gelmiyor, istenir ki bir yolun yordamın olsun. Hak neyse hallice o yolda gidişimiz olsundur.
Yollu olsun yolsuz olsun temel yerde bir şey dikkat çekiyor hayatta. Saygını hiçbir yere hiç kimseye esirgeme. Birine davranış şeklin kendini tanıtma halini barındırıyorsa, birinin sana bir şekil davranma halini de, seni kendine sorgulamaya itmeli. İnsanlar saptırılmaya teşvikli, bunu yapan da insanlardır yine. İnancından halinden ödün verdiğin sürece ordan oraya ben öğreniyorum bilinçleniyorum deyip vesveselenip halinin nereye çıkacağını artık kestiremez olursun. Bu an, olduğu vakit anlamış olursun. "Böyle geldi böyle gidecek" demek de kendine ettiğin son ama baş büyük zulümlerden olur. Pişmanlık fayda eder, tövbe edeceksin ki huzuru bulasın.
Velhasıl şimdi, Mecnuna demişler... deyip lafı bağlayamam.
Ama şimdi, medeniyettir batılıdır deyip bize bir güzel bağlamışlar. Çok gezip görmek, bir ayağı sağlam bildiği yere basana sakınca etmez. Diğer türlüsünü alıp götürüyor.
Bilmediğimiz iyi şeyler var, içinin olduğu yerde sıkılması ya inancının zayıf olmasından geliyor; ya da görüntülere zaafa çok zayıfsındır. İkisinin içerisinden de inancın zayıf olmasında noktalanıyor konular gerçi. Hal böyle olunca durup yaptığın işi, hareketi sorgulamak gelmiyor adamın aklına. Çünkü inanmadığı bir konu var ortada, nereye neye göre sorgulasın, medeniyetin - ilericiliğin tek sorgulattığı ne verdim ne kaçırdım. İnsani halde; nasılım, hoş muyum? ve sonu bitmez kıskançlık düşünceleri.
Oysa bir şey vardı: Asırlardır insanoğlunu yaşatıyoruz ama insanca mı yaşıyoruz. Oluyor mu diye soruyoruz. Soruyoruzdur, bilinç bu kadar içmenizle de kapanmaz. Ölmedikten sonra bir yerde fısıldar gerçek. Duyuyorsanız eğer gidişatın bozukluğu rahatsız eder.
Niyet neyse haller/durumlar da ona itimaat edecektir. Lüzum inanıp hakikatli olmayı istemekle oluyor.
Birşeyler daha diyebilirim daha sonra.
fsms
Hayata zor şartlar altında ulaştık. Ulaşamayanları tahmin edebilme yetimiz var çünkü, idrak edebiliyoruz ya... Ulaşmış bulunmamız bize kâfi gelmiyor, istenir ki bir yolun yordamın olsun. Hak neyse hallice o yolda gidişimiz olsundur.
Yollu olsun yolsuz olsun temel yerde bir şey dikkat çekiyor hayatta. Saygını hiçbir yere hiç kimseye esirgeme. Birine davranış şeklin kendini tanıtma halini barındırıyorsa, birinin sana bir şekil davranma halini de, seni kendine sorgulamaya itmeli. İnsanlar saptırılmaya teşvikli, bunu yapan da insanlardır yine. İnancından halinden ödün verdiğin sürece ordan oraya ben öğreniyorum bilinçleniyorum deyip vesveselenip halinin nereye çıkacağını artık kestiremez olursun. Bu an, olduğu vakit anlamış olursun. "Böyle geldi böyle gidecek" demek de kendine ettiğin son ama baş büyük zulümlerden olur. Pişmanlık fayda eder, tövbe edeceksin ki huzuru bulasın.
Velhasıl şimdi, Mecnuna demişler... deyip lafı bağlayamam.
Ama şimdi, medeniyettir batılıdır deyip bize bir güzel bağlamışlar. Çok gezip görmek, bir ayağı sağlam bildiği yere basana sakınca etmez. Diğer türlüsünü alıp götürüyor.
Bilmediğimiz iyi şeyler var, içinin olduğu yerde sıkılması ya inancının zayıf olmasından geliyor; ya da görüntülere zaafa çok zayıfsındır. İkisinin içerisinden de inancın zayıf olmasında noktalanıyor konular gerçi. Hal böyle olunca durup yaptığın işi, hareketi sorgulamak gelmiyor adamın aklına. Çünkü inanmadığı bir konu var ortada, nereye neye göre sorgulasın, medeniyetin - ilericiliğin tek sorgulattığı ne verdim ne kaçırdım. İnsani halde; nasılım, hoş muyum? ve sonu bitmez kıskançlık düşünceleri.
Oysa bir şey vardı: Asırlardır insanoğlunu yaşatıyoruz ama insanca mı yaşıyoruz. Oluyor mu diye soruyoruz. Soruyoruzdur, bilinç bu kadar içmenizle de kapanmaz. Ölmedikten sonra bir yerde fısıldar gerçek. Duyuyorsanız eğer gidişatın bozukluğu rahatsız eder.
Niyet neyse haller/durumlar da ona itimaat edecektir. Lüzum inanıp hakikatli olmayı istemekle oluyor.
Birşeyler daha diyebilirim daha sonra.
fsms
Yorumlar