rengarenkEldivenler
bir şeyi kendine çekmek. tüm mesele bu, derken!... ünlemden sonrası noktalardı şimdiye kadar sahipolduklarımız. sırra giz kaldık, sanrılar dolusu papatya halli ruhlar oldu. daha evvel bulunduğumuz ama, hiç bir zaman istemeyeceğimiz bir yerdeyiz. unutkanlığımız bizi yaşatıyor şimdi. onca numaralar arasından bir merdiven dayayıp bir makinaya uzanmak. içerdeyiz, harf olarak işlenip bir kadının göğsüne yazacaklar sıkı durup.
ve sıkı durun! dedik. sadece sade, anlık görüntüler. nasıl ki yaşıyor unutmuşluğumuz. kayıpkorku ellerimiz dolanıyordur bir eldivene, eldiven o. merdivene çıkarken de vardı ellerimizde. seni ben bilmiyorken nasıl sevdiysem... ellerim aydınlık.
renkli cetvelleriz. çünkü, bana o küçük çocuğun aklını ver, ellerim senin olsun. renkli bir eldivenim var.
küçük çocuk, büyüdüğünde bize küsecektir. büyüdüğünde, çok zor olacak ama üzüleceğiz. karanlık bir odada renk yarıştıracağız. halimiz yettiğince. küçük çocuk bize bir kutu verecek. geleceğini ısmarlamış kadar zor gidecek ellerimiz almaya onu. alırız. renktir. siyahın beyaza katlandığı, ama anlaşılırca. damarlarında kan dolaşsın...devam et.
renkli bir kutudan bir kadın doğar. farketmediğin bir yanın var, işte oraya oturur. kahve içiyorsun... kağıt kalem yok, fişini çekeceğin bir kablo yok. en azından şu ketıl kablosu yetecek bir durumda. gidemiyorsun. kal. (dedi) içtikçe varım diyen bir kadın.
uyuyamıyorsun. gözün hertürlü ışığa alerji. hele şu kutu. küçük bir çocuğun geleceği. onun uykusuzluğu, onun kadını, bilmem hangi bardakta aşk. işte şu fincan... derken! yüzüğümü çıkarıyorum.
duvara şavkı vuruyor hallerin. farketmediğin o yanında ölü bir kadın yatıyor. izliyorsun çektiğin kadarını. sürüklüyorsun kadını, renkler dökülüyor suratına. ellerin akıyor. siyah beyaz bir halin içine atıyorsun onu.
evveline. onu vurmadan öncesini düşündüğünde, siyah beyazlar şimdi bölük-pörçük.
baştan yazıyorum.
uyumuyorsun. gözün bu ışığa alerji, iyice biryere bağlamadan sen, bir kadın geliyor, kutuyu açıp gizi yastığın altına sıkıştırıyor. uyuyacakken güneş doğuyor, gölgeler fazla yakın, fazla yüksek. batıyorsun diplere. holün karşısında bir çıkış var, üzgünüz renkleri. devamla bu ışığı kelimelerle. ellerin günbatımında, uykuya hazır herşey. hazırız eldivenlerim.
ve sıkı durun! dedik. sadece sade, anlık görüntüler. nasıl ki yaşıyor unutmuşluğumuz. kayıpkorku ellerimiz dolanıyordur bir eldivene, eldiven o. merdivene çıkarken de vardı ellerimizde. seni ben bilmiyorken nasıl sevdiysem... ellerim aydınlık.
renkli cetvelleriz. çünkü, bana o küçük çocuğun aklını ver, ellerim senin olsun. renkli bir eldivenim var.
küçük çocuk, büyüdüğünde bize küsecektir. büyüdüğünde, çok zor olacak ama üzüleceğiz. karanlık bir odada renk yarıştıracağız. halimiz yettiğince. küçük çocuk bize bir kutu verecek. geleceğini ısmarlamış kadar zor gidecek ellerimiz almaya onu. alırız. renktir. siyahın beyaza katlandığı, ama anlaşılırca. damarlarında kan dolaşsın...devam et.
renkli bir kutudan bir kadın doğar. farketmediğin bir yanın var, işte oraya oturur. kahve içiyorsun... kağıt kalem yok, fişini çekeceğin bir kablo yok. en azından şu ketıl kablosu yetecek bir durumda. gidemiyorsun. kal. (dedi) içtikçe varım diyen bir kadın.
uyuyamıyorsun. gözün hertürlü ışığa alerji. hele şu kutu. küçük bir çocuğun geleceği. onun uykusuzluğu, onun kadını, bilmem hangi bardakta aşk. işte şu fincan... derken! yüzüğümü çıkarıyorum.
duvara şavkı vuruyor hallerin. farketmediğin o yanında ölü bir kadın yatıyor. izliyorsun çektiğin kadarını. sürüklüyorsun kadını, renkler dökülüyor suratına. ellerin akıyor. siyah beyaz bir halin içine atıyorsun onu.
evveline. onu vurmadan öncesini düşündüğünde, siyah beyazlar şimdi bölük-pörçük.
baştan yazıyorum.
uyumuyorsun. gözün bu ışığa alerji, iyice biryere bağlamadan sen, bir kadın geliyor, kutuyu açıp gizi yastığın altına sıkıştırıyor. uyuyacakken güneş doğuyor, gölgeler fazla yakın, fazla yüksek. batıyorsun diplere. holün karşısında bir çıkış var, üzgünüz renkleri. devamla bu ışığı kelimelerle. ellerin günbatımında, uykuya hazır herşey. hazırız eldivenlerim.
misali.
02:01
28.09.10
Yorumlar