Akıl mı? Kader mi?

Akıl mı? Kader mi?


İşin özü, bir damla su gibidir. Sudan oluşma halimiz gibi, bilmeden ve anlamadan belli bir vakte gelene kadar hazırlanmış olduk hayata. O vakte gelip insanları sayabildiğin gün başlıyor minik akıl. Büyük bir hayat varmış gibi önünde; günleri ziyan ve umarsızca yaşayıp damdan aşağıya atıp ve devam edilir.

Kader nefesin ve anın temelidir. Ve kapsar.
Aklıyla bin yaşayanın sonu yine kaderdendir. Sonu olmuş, ölmüştür.

"İslam dini'nde kader olarak isimlendirilen, geçmiş ve gelecek tüm olaylar ve varlıklar Allah katında bulunan Levh-i Mahfuz'da yazılı bulunmaktadır. İbn-i Kemal'e göre, Levh-i mahfuz, korunmuş levha demektir. Olmuş ve olacak her şeyin yazılı olduğu kitap anlamındadır. Melekler, Levh-i Mahfûz'u görürler.
"Gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki, apaçık olan bir kitapta olmasın." (Neml Suresi, 75)[1] Ayette geçen apaçık kitap Levh-i Mahfuz olarak yorumlanır.
Olmuş ve olacak şeyler Allah'ın bilgisine bağlı olduğundan Levh-i Mahfuz doğrudan Allah'ın ilim sıfatı ile ilişkilendirilir. Korunmuş olarak nitelenmesinin nedeni, burada yazılı olan şeylerin herhangi bir müdahale ile değiştirilmekten, bozulmaktan uzak ve korunmuş olmasındandır."

Vikipedia

Levh-i Mahfuz' da yazılı olan tüm hayat; çabamız, uğraşımız, sevgimiz, korkular ve ölüm anımız... Bu kadar kısa ve aciz bir akılla bile doğru olan altın yollarla gösterildiği takdirde gidemeyip, daha büyük bir akılla ne yapabilirdik.
Akıl baki olmuşsa, Kadere iman doğmuşsa bilinçte; gördüğün herşeyde Allah'ı tesbih edeceksin.

Tesbih etmen Kaderinde varsa; tesbih edersin.
Eğer Allah'a tesbih edemeyip, kaderimde yokmuş dersen, Kaderim cehenneme mi diye düşüneceksin. O vesile ve sorguyla bu sefer tesbih edeceksin.

Akıl vardır, Mânen de vardır, ruhen de Allah vermiştir. 
İşte şu kafa tasımızın içindeki tutsan bir avuç etmeyecek et parçacığı; Beyin vardır ya,  işte toplasan o kadar edecek, o kadar çap gösterecek, yine o çap kadar düşünecektir insan.
Bu kaderi aşmak, yoldan dışarı çıkmak veya benlik oluşturmak demek olamaz. Çünkü insan aklıyla düşündüğünde, sonunda haddini bilmek gerektirecektir. 
Allah katında herşey bilinmiştir. Bu sana bir fayda, veya sualden kaçma hakkı tanımayacak. O kitap olan Levh-i Mahfuz, derindir. Bunu bilmek senin harcın değildir. Zaten sabır ettikçe göreceksin, sabır ve bekleme ayrıdır. Bilinmemesi gereken bir bilgi olduğu için bilinemezdir, ulaşılamazdır. İmtihan dünyası olan bu hayat, edepli bir şekilde doğru yolda olmayı gerektirir. Amaç yalnızca budur. Allah'ın rızasını kazanabilmek. Sınavına tabi olabilmek.  

Hayat mı istiyordunuz? Günde alınan nefesin haddi hesabı yokken, her anı hissedebilen bir yaratıkken biz, işte burada hayat. Yapabileceğiniz herşeyi yapın. Yalnızca haddi bilelim, Zardan ince sınırları geçmeyelim, Ne olduk deriz daha ne olmadan... Öyle de hızlı derler hayat...

Senden önce de bir şeyler vardı, senden sonra da olacaktır. 
Bu seni bağlamadığı gibi, sende bu gidişatı bağlamazsın. 
Aklında olanla neşelenmişsin gibi, kaderinle parçalanıp gidiyorsun öyle mi?
Yaprağın düşüşüne kimse hayret etmediği gibi, adamın ölüşüne de hayret kesilmeseydi, bu gözler ve sözler ne içindi? 
Var bir akıl ki, aklın başında, düşünüp ağlarsın yatak ucunda. 
Ve söylediğimiz bu sözler Allah katında, evveli bilinmiş, ebedi ve nicesi...
Allah seni bilendir, bilmediğini bilendir.
Sen yan gelip yatma, Allah hâd bildirendir.


Gerekli link de burada; Akıl mı Kader mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gavatlar ve Gargat Ağacı

Gece Sineması (The Night Cinema)

Dönümler Dolusu