Kayıtlar

Temmuz, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bunu da ben yazdım

okursan yazıya bir faydan yok. tam şu vakte! okumanın bir faydası yok kendini sorgula bence. yazıyorum ben okumak için arada kendimi sormak için arada kendime sessizliğimi ya da münafık aşkların da gölgelerinin olduğunu yediremiyorum. oku şimdi bir deneme; sene 1913. hatırlaması çok güç.. bunu birinden duydum çok hoşuma gitti. hatta hayat bakışıma set çekti. hatta başka şeyler de geçti başımdan. aha bak yazıyorum hatta şimdi de... gerçekten hatırlaması çok güç herneyse. unuttum bile.. kendine kalmışlığın verdiği bir huzur vardır ya yavrum.. o bazen sıkılıyor. huzur da sıkılır. onun da canı var. biz huzurlu olunca canı huzurla paylaşırız. ağlayınca damlalar candan ağlar. can dediğimiz iki saplı organ yani kalp. girdisi çıktısı var onunda. devir daym yapar ve hayat herneyse devam eder der saçlarımız. rüzgar eser ve bir meltem gibi düşeriz yatağa olmuşsa gece. aldırmadan uyuruz. kimimiz horlar. şerefsizliktir bu! kendimize kalamamışlığın da verdiği bir huzur vardır ya hani yavrum.. bahset

Aile dışında ayrı bir oluşum

top oynuyorduk canımız sıkılmasaydı daha da oynardık ... ya da düşmeseydi emin topa yan basıp lifleri kopmasaydı daha da oynardık... alçıya alınmasaydı hayallerimiz bisiklete de biniyor olurduk sonra motor sonra yelken sonra uçurtma sonra araba sonra kamyon sonra tır dı uçaktı bilimum ağır vasıtların- bagaj bölümündeyiz şimdi. taşınıyoruz yeni eve... sigara içiyorduk canımız sıkılmasaydı daha da içerdik ... emin bir baştı bir sondu.. boş bir küllük oldu ben bıraktım gibi bir şey kendimi bıraktım külden olmasaydı parmaklarımız şimdi notaları da içiyor olurduk sonra seni sonra şunu sonra lambaları sonra sokakları sonra şehir di evrendi bilimum ağır havaboşluğunun- kokuşmuş bir iğretisiyiz şimdi. biz bir fotoğrafız iyi kötü kötü kötü... 11 temmuz1764 00:40

"Man on the run" ekabinde..

kırılıp düştüğümüz pencerelerden, ayak izlerimizde yaşayan karıncalar gibi güzeliz. anladığımız malum olup, üsteleriz bir de saçmalıklarımızı. aklımız döner. ve bizim bahtiyarın güzel bir "Nah deyişi" vardır bu duruma. bu durumun insanlarına. elleri kabak olmuş ağzı çekirdek, bir adam. bakan görüyor ki dumanı tütmüyor saçlarının arasından. son ses "Ordinary moment" dinliyor. bir cümleyi anlamak için iki defa düşünen bir gerginlik pıhtısı bu adam. deliriyor çekirdekler, kabaklar. "All I Want" dinliyor şimdi elleri havada. bir şeyler yapacak ama ne.. içinde patlamaya yakın birikmiş hüzün dolu geceler var. ama biliyor ne yapması gerektiğini. su içecek. kabaklar çöpe gidip, çekirdekleri kafasına geçirecek. ve bu kaçan adamın haline bizim bahtiyarın güzel bir "siktirioluşumundan" bahseden bir deyiş vardır. duysanız kaçarsınız eminim siz de.